Emre Kişisel Blog

Avrupa'da medeniyetin başlangıcı olarak bilinen Fransa ve başlangıcı olan Fransız İhtilali aslında 20.yüzyılın ilk ve en büyük soykırımıdır bizim ders kitaplarında bile Fransız ihtilali görünen yüzü anlatılmakta Avrupalılar ise hala böyle desteklemektedir . Nasıl mı ? Fransa Vendee halkı İhtilale karşı çıkarlar nedeni ise verilen para , zenginlik ve bolluk  sözün tutmadığı için . Napolyon Bonapart  ise hiç düşünmez ve Cumhuriyet ordusunu Vendee halkının üzerine gönderir ve kadın , erkek , çocuk ve de yaşlı demeden herkesi öldürürler eğer bu soykırım değilse bizim Ermeni halkının sadece göç ettirmemiz ne ? Fransa bizim Ermenilere soykırım yaptı diye suç atarken kendi geçmişlerindeki 20.yüzyılın ilk ve en büyük soykırımlarından birini yapar iken onlarda biri veya AB'den biri  çıkıpta Fransız İhtilali bir Medeniyetin başlangıcından çok Diktatörlük veya bir soykırım demiyor .

2.Dünya Savaşında Nazi Almanyası'nın savaş kaybetmesine yakın yani Rusya'dan geri çekilmeye başlarken Azerbaycan tarafında bağımsızlık için ayaklanan 417 Azeri Türkler ise durumu önceden fark eder ve en yakın kurtulabilecekleri yere giderle Türkiye Cumhuriyeti'ne ancak Rus lider Josef Stalin İsmet İnönü'ye Azeri kardeşlerimizi iade etmesini ister ve İsmet İnönü beklenmedik bir karar alarak Ruslara geri iade eder.  Azeri Türk kardeşlerimiz ise ''Bizi siz öldürün vermeyin Rus'a yakışmaz Mertliğe , sığmaz Namusa.'' iade edilir edilmez kurşuna dizilirler , Azeri kardeşlerimizi iade eden  Türk komutanı ise intihar eder , Hükümet ise olayı gizler yine aynı şeyler yapmayı devam eder .     Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde şöyle dile getiriyor: Türk denince özü, sözü mert olur, Dost deyince ayrılmaz bir fert olur, Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam, Şimden geru bu bana bir dert olur. Ben ne diyem bu v

Genellikle Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi olarak biline bu mübadele 1923 Lozan Antlaşması ek olarak yapılan sözleşme sonucunda Yunanistan da ki Türkler zorunlu olarak Türkiye'ye Türkiye de yaşayan Ortodokslar da zorunlu olarak Yunanistan'a göç ettiriliyordu yalnız karaman civarında  yaşayan Türk ama hıristiyan dinine mensup pek çok kişi vardır bunların nüfus alanı özellikle Karaman,Aksaray ve Konya civarıdır ne yazık ki bu ırkımız aynı olan soydaşlarımız da göçe tabi tutuldular dinleri sadece Ortodoks diye ama kullandıkları  dil Türkçe üstelik giderken öyle kolaylıklarla değil zorlu hava koşulları nedeniyle neredeyse üçte biri giderken yakalandıkları salgın hastalık ölüyorlardı . İsterse Türk olsun Rum olsun dini ortodoks olan herkes bu göçe tabi tutuldular .

Neredeyse son 15.5 yıldır iktidardan inmeyen hükümet bir çok faliyette bulunmuş ancak bazılarında halk şikayet etmiş ve de şüphelenmiş mesela Yavuz Sultan Selim köprüsü trafiği azaltmayı hedeflediler ancak pek bir şey değişmedi halk gişeler pahalı diye kullanmadı hükümet bu sefer de ağı vasıtalara zorunluluk verdi . Bakın şimdi gişeler pahalı neden pahalı ,dolar ile geçiliyor neden dolar ile geçiliyor ,  yap işlet devret projesi kapsamında 10 yıllığına Japonya'ya satılması nedeniyle . bunun için neredeyse yüze yakın belkide yüden de fazla örnek verebiliriz . Peki nede köprüler satılıyor , köprü gibi başka devletin kamu binaları da satılıyor mu evet satılıyor hükümet her konuşmasında siyasi kavgalardan çoğunlukla gereksiz dış politikalardan bahsederken bu kamu binaların veya köprülerin , bor madenlerinin kiraladık veya sattı demiyor onun yerine yap işlet devret projesi yanıt veriyor diyor .Peki Devlette neredeyse kendinin yani Devlet'e ait kamu binasının kalmamasının nedeni ne ?

1.Dünya Savaş'nın en kanlı zamanlarında İngilizler yine 1700 yıllık tarindeki  gibi yaptıklarının aynısını yapmaya başladı . Savaşacağı cepheye bir kaç tane ajan seçer ve bölgelere gizlice sızarlar bu ajanlardan  biri Thomas Edward  Lawrence'dir. arkeolog olarak Karkamış'da görev alır ama asıl görevi o değildir . Kahire'da tanıştığı bir diğer İngiliz ajanıyla tanışır ve terfi alarak saha ajanlığa yükselir . İngiltere Lawrence vasıtasıyla Lawrenc'a para göndererek araplara birleşik arap devleti vaat eder . Lakin Mekke'nin Fahrettin Paşalı savunmasını geçemeyen İngilizler için bu plan yatmıştı . Kut-ül Amare'de Miralay Nureddin Bey'de geçilemeyince Lawrence'ın İngililer'e teklif etmiş olduğu arap kabileleri ayaklandıralım teklifine tam evet gelmese de onay verilir . Vede başarılı olur çünkü toplulukları etkilemede çok iyi olan Lawrence savaş stratejisinde pek de başarılı değildi . Önce bedevi kabileleri kandırarak Osmanlı'ya karşı ayaklandırdı

Toryum'un önemi 21.yüzyılın başlarında yani daha yeni fark edilmiştir . Ancak bilim adamları toryum konusunda 2'ye ayrılıyor 1.görüşü savunanlar toryumu yeşil nüükler (Çevreye neredeyse zararı olmayan.) olarak tanımlar iken diğer 2.görüşü savunanlar aksini yani yararsız olarak  savunuyorlar . Konu ile araştırma yapan Prof.Dr.Engin Arıkan şöyle diyor: ''Ben ve ekibim Türkiye'de muazzam bir toryum rezervi keşfettik . Ve madenin değeri Türkiye'nin iç ve dış borçlarını yani 500 milyar doları (bu günkü borç 30.06.2017 412,4 milyar dolar) 350 kez ödeyebilir. '' demiştir . Raporu tamamladıktan sonra dönüşte normal hava koşullarına rağmen   30 kasım 2007'de    uçak  havada parçalanarak düşer .  Başka bir bilim adamı Prof.Dr.Saleh Altınsoy:''Sadece Isparta daki toryum Türkiye'nin 100 yıllık enerjisini sağlayacaktır.'' demiştir . Ayrıca şöyle bakacak olursak: 1ton toryum = 200 ton uranyum 1ton toryum = 3.5 milyon ton kömür 1ton

Özellikle 20.yy 2.yarısında Ortadoğu ya oldukça güç salan ve bunun nedenlerinden biri olan soğuk savaş dönemindeki yarışdır . Aslında bunun ilk adımı Doğu Avrupa'da yayılmakta olan ''Kominizim'' durdurmak ile başladı , başarılı da oldular lakin Amerika'yı en çok rahatlatan SSCB'nin dağılmasıydı . Böylece Afganistan ağırlıklı olarak  Amerikan'ın denetimine girmişti . Afganistan'ı almakta yarışan bu iki ülkenin bu ülkeye sahip olma isteklerinden biri de Afganistan'da önemli ölçüde Toryum  olmasıdır hele ki bu madenler hiç açılmadıysa bir ayrı paylaşılamaz olur . Afganistan'da sadece Toryum değil , bir çok hatta neredeyse yer altı zenginliklerinden hiç yararlanılmamıştır bu durumdan da istifade eden Amerika dünyadaki ağırlığını koymaya devam etmiş ama Orta doğudaki planları bunlarla sınırlı kalmamış , Irak ile İran'ı birbirine düşürmüş ve her iki tarafta kaybetmiş ve savaş bitmiş . Bu seferde Amerika Irakta kimyasal silahlar var bahanesiyle

Osmanlı Devleti  1918 yılında Mondros Ateşkes Antlaşması ile 1.Dünya Savaşından yenik çıkar.  . Mısır'da  150.000  Türk Askerimiz esir düşer ve  bunun 15.000'i Seydibeşir de ki esir kampında tutulur . Seydibeşir esir kampında Türk askerlerine eziyet ve ağır işkenceler yapılmaktaydı ayrıca bunun yanın da askerlerimize ağır ithamlarda da bulunuluyordu . Türkçe bilen Ermeni tercümanların kasıtlı olarak yalan yanlış şeyler demesi İngiliz komutanlarının Türk düşmanı kesilmesine yetmişti . İngilizler ölüler dışında , askerleri vermek istemezler çünkü burdaki askerler millli mücadelede itilaflara zorluk çıkaracağını bildiği için  mikrop kırma bahanesiyle süngü zoruyla dezenfekte havuzuna sokulurlar fakat  havuzlara gereğinden fazla krizol maddesi atılmıştı bu da askerleri kör edecekti . Sırayla askerler havuza süngü zoruyla sokulurken askerler bağırır ve diğer askerlerde  olayın farkına varırlar yüzlerce Türk askeride itiraz eder , girmek istemeyenlere ya kafasına sıkılıp öldürülüyor

Çinde 2.Dünya Savaşı sırasında fark edilen ilk başlarda Mısır Piramitlerine benzetilen bu piramitlerin Türkler'e ait olduğu kanıtları vardır . Çin hükümeti giriş ve çıkışları yasaklar Piramitlerin ucunu çenterler ve dağ süsü verirler, lakin avrupalı arkeologlar boş durmamaktadır ve her fırsatta Piramitlere girmeye  çalışırlar lakin köylülerden edinilen bilgilere bakılırsa yani köylüler ve hükümetçe piramitlere daha kimse girmedi kurallar o kadar katı ki kendi halkına bile yanı, bölge halkı bile o bölgeye yılda bir defa girebiliyorlar o da oralarda bulunan ataların mezarlarını ziyaret için. Bir çok avrupalı arkeologların sarf ettikleri emekler ve o kadar araştırmaları köyün en yaaşlısına göre boşa çıktı o bölgede yaşayan köyün en yaşlısı şu sözleri demektedir ''Piramitlere girmeye çalışan Arkeologlar bazı köylüleri klavuz seçer ama bazı hükümet işbirlikçiler tarafından hep yakayı ele verirler arkeologlar sınırdışı edilir iken klavuzluk yapanlar da  Çinli askerler tarafından